Bilim Ve Tarih Ne Zaman Susar? Paradigmalar, Arşivler Ve Geciken Gerçekler
Bilim ve Tarih Ne Zaman Susar?
Paradigmalar, Arşivler ve Geciken Gerçeklerin Anatomisi
Bilim ve tarih genellikle gerçeğin peşinde koşan iki disiplin olarak görülür. Ancak bazı dönemler vardır ki bu iki alan konuşmaktan çok susmayı tercih eder. Bu suskunluk çoğu zaman bir yalanın değil, bir eşik noktasının göstergesidir.
Bu yazı, şu rahatsız edici sorunun etrafında şekilleniyor:
Bilim ve tarih, hangi koşullarda gerçeği hemen söyleyemez?
Bilimde Suskunluk: Paradigma Duvarı
Paradigma Nedir?
Bilimde paradigma, yalnızca bir teori değil; dünyanın nasıl anlaşılacağını belirleyen çerçevedir. Ölçme yöntemlerinden kabul edilebilir sorulara kadar her şeyi belirler.
Bir bilgi, bu çerçevenin dışına çıktığında çoğu zaman yanlış değil; uygunsuz kabul edilir.
Paradigma Değişimi Neden Zordur?
Tarihsel örnekler şunu gösterir:
- Yeni fikirler önce görmezden gelinir
- Ardından sert biçimde eleştirilir
- En son “zaten biliniyordu” denilerek kabul edilir
Bu süreçte geçen zaman, bilimin yavaşlığı değil; sonuçların ağırlığıyla ilgilidir.
Tarihte Suskunluk: Açılmayan Arşivler
Belgeler Var Ama Konuşmuyor
Yakın tarihte birçok olayın belgeleri mevcuttur. Ancak bu belgeler:
- gizli
- sınırlı erişimli
- ya da süreli olarak kapalıdır
Bu durum olayların yanlış olduğunu değil; henüz anlatılamadığını gösterir.
50–100 Yıl Kuralı
Birçok ülkede arşivlerin açılma süresi 50 ila 100 yıl arasındadır. Bunun nedeni yalnızca güvenlik değildir:
- toplumsal etkilerin sönmesi
- aktörlerin hayatta olmaması
- sonuçların yönetilebilir hale gelmesi
Tarih, ancak bu koşullar oluştuğunda konuşur.
Bilim ve Tarih Nerede Kesişir?
En kritik suskunluk alanı, bilim ve tarihin kesiştiği noktadır:
- savaş teknolojileri
- insan davranışı deneyleri
- kitle psikolojisi çalışmaları
- çevresel ve biyolojik etkiler
Bu alanlarda üretilen bilginin hemen açıklanması, yalnızca akademik değil; toplumsal sonuçlar da doğurur.
Geciken Gerçekler Yanlış mı?
Bu noktada önemli bir ayrım yapılmalı:
Geciken bilgi, yanlış bilgi değildir.
Bir bilginin gecikmesi;
- yöntemsel
- etik
- politik nedenlere dayanabilir.
Ancak bu gecikme, toplumda şu hissi yaratır:
“Bize her şey anlatılmıyor.”
Bu his, komplo teorilerinin değil; bilgi boşluğunun ürünüdür.
Asıl Soru Burada Başlıyor
Bilim ve tarih ne zaman susar sorusu kadar önemli bir başka soru vardır:
Biz ne zaman duymaya hazır oluruz?
Çünkü bazı bilgiler:
- mevcut düzeni sorgulatır
- otoriteyi zedeler
- alışkanlıkları bozar
Bu nedenle suskunluk, bazen koruyucu bir mekanizma olarak da çalışır.
Sonuç: Sessizlik Bir İnkâr mı?
Bilim ve tarih sustuğunda bu her zaman bir gizleme değildir. Çoğu zaman bu sessizlik:
- zaman kazanmak
- etkileri ölçmek
- sonuçları yönetmek
için ortaya çıkar.
Belki de bu yüzden en rahatsız edici gerçek şudur:
Bazı bilgiler yanlış olduğu için değil, doğru olduğu için bekletilir.
