Büyük Birlik Partisi’nden ayrılanların oluşturduğu Milli Yol Hareketi Sözcüsü Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin, ‘Bu bir suikasttır.
Büyük Birlik Partisi’nden ayrılanların oluşturduğu Milli Yol Hareketi Sözcüsü Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin, ‘Bu bir suikasttır.
Büyük Birlik Partisi’nden ayrılanların oluşturduğu Milli Yol Hareketi Sözcüsü Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin, ‘Bu bir suikasttır. Çünkü aynı davada sanık olarak yargılanan ve FETÖ üyesi olduğu için cezaevinde bulunan kaza kırım ekibinden bir şahıs, ‘Bu bir suikasttır. Siz bizi yanlış yargılıyorsunuz’ dedi.’ ifadelerini kullandı.
Büyük Birlik Partisi’nden ayrılanların oluşturduğu ‘Milli Yol Hareketi’ isimli yeni oluşum, Türkiye genelinde çalışmalarını sürdürüyor. Gizemli bir helikopter kazasında hayatını kaybeden merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşları tarafından yürütülen çalışmalarda Anadolu genelinde vatandaşlarla istişare edilerek, partileşme sürecinin alt yapısı hazırlanıyor. Ayvalık’a gelen Milli Yol Hareketi kurucularından ve Milli Yol Hareketi Sözcüsü Remzi Çayır, yaptığı açıklamada hem yol arkadaşı merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazası hem de partileşme sürecindeki Milli Yol Hareketi hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. BBP lideri Mustafa Destici’nin Muhsin Yazıcıoğlu’nun emaneti olan partiyi sadece milletvekili seçilebilmek için kullandığını ve Yazıcıoğlu’nun yolundan çıktığını savunan Çayır, başlattıkları hareketin normal bir siyasi hareket olmadığını, merhum liderleri Muhsin Yazıcıoğlu’nun yarım bırakmak zorunda kaldığı yüz yıllık ezberi bozmak için yola çıktıklarını söyledi.
Türkiye’de 109 adet siyasi partinin bulunduğunu kaydeden Çayır, ‘Ama ne yazık ki bu sistemle kurulan ve yürüyen bu partilerin başarılı olacağına inanmıyorum. Yani Ali de gelse aynı, Veli de gelse aynı. 100 yıldır iktidarlar değişmiş ama toplumun adalet özlemi, demokrasiye, hukuka olan ihtiyacı değişmemiş. İktidarlar değişmiş hayat pahalılığı değişmemiş, liyakat yerine sadakatin tercih edildiği bir yapı oluşmuş’ ifadelerini kullandı.
‘Milli Yol Hareketi, BBP’nin ya da MHP’nin karşısına dükkan açacak bir hareket değildir’
Kendisi ve arkadaşlarının da Büyük Birlik Partisi’nin kurucularından olduklarını hatırlatan Remzi Çayır, ‘Ancak biz herhangi bir kimsenin parçası veya yanaşması değiliz. BBP’de bazı insanlar bu tür bir tavır sergilemiş olabilir. Ama o tavır bizim ya da bizim kurduğumuz BBP tavrı değildir. ‘Büyük Birlik’ demek yani Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisi bağımsızdır. Kimsenin ne yanaşması, ne azabı ne de kahyası olur. Ama BBP şu anda Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisi olmaktan çıkmış, BBP şu an diğer partilere benzeyen siyasi bir dükkân haline gelmiştir. Türkiye’de siyasi partilerin hemen hemen hepsi birer ağalık sistemi yani feodal yapıya sahiptirler. Bu bir anlamda ‘ağa ve azapları’ şekline dönüşmüştür. Hal böyleyken siyasi partide genel merkez istemediği müddetçe var olan bu yapıyı değiştiremiyorsunuz. Şu anda Milli Yol Hareketi, BBP’nin ya da MHP’nin karşısına dükkân açacak bir hareket değildir. Eğer toplumu kuşatan, siyaseti değişime ve dönüşüme uğratmadan yola çıkacaksak, sonuçta aynı akıbet bizi de bekler. Bizim ilkelerimiz var. Biz hep kendimiz kalacağız. Türkiye’nin problemi; siyasi oluşumlar, siyasi yaklaşımlar genellikle rant ve çıkar uğruna kümelendikleri için her iktidar kendi sınıfını, seçkinini ve zenginini üretiyor. Türkiye’nin hastalığı bu. Türkiye’nin bir başka hastalığı da, süresi belli olmayan siyaset sürecidir. Düşünün küçük ya da büyük herhangi bir siyasi partinin genel başkanının ne göre tanımı var, ne de görev süresi belirsiz. Ama gelişmiş toplumlarda Merkel örneğinde olduğu gibi; Merkel görevi bırakıyor. Seçim mi kaybetti bırakmak için, tabiî ki hayır. Görev süresi doldu ve bıraktı. Peki bizim siyasetçilerimizin görev süresi belli mi? Tabiî ki belli değil. Bu konuda anayasal bir hüküm olmak zorunda. Eğer Türkiye’de yapısal bir değişiklik istiyorsak, siyaset hizmet yolu olmasını istiyorsak, milletin hayatını kolaylaştırmak istiyorsak, kısacası normalleşmek istiyorsak kesinlikle süreli siyasete geçmek zorundayız. Bunun için de 5+5 sistemi aklın yoludur. Bu sistem sadece parti tüzüklerine konulmayıp, anayasal bir hüküm olmalıdır’ dedi.
Türkiye gibi doğulu toplumların demokrasiyi geliştirememesi de göz önüne alınarak güçler ayrılığı erklerinin kaçınılmaz olduğunu belirten Çayır, ‘Parlamenter sistem ve güçler ayrılığından bahsediyorum. Birbirimizi denetlemezsek, Allah korkusunu sadece vicdanlara bırakırsak bunun sonuçları ağır olabilir. Gerçi ben, ‘sistem beşerdir, ihtiyaçları değişkendir’ düşüncesiyle başkanlık sistemine de evet demiş bir adamım’ diye konuştu.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Çayır, ‘Bu bir suikasttır. Çünkü aynı davada sanık olarak yargılanan ve FETÖ üyesi olduğu için cezaevinde bulunan kaza kırım ekibinden bir şahıs, ‘Bu bir suikasttır. Siz bizi yanlış yargılıyorsunuz’ dedi. Düşünebiliyor musunuz; sanıklardan biri, olup biteni suikast olarak nitelendirirken, halen daha bu davanın sonuçlanmamış olması kamuoyu açısından düşündürücüdür’ ifadelerini kullandı.
‘Türkiye ne Cezayir olur, ne de İran ama Suriye de olmaz’
Muhsin Yazıcıoğlu’nun Anadolu’da bir direniş noktası olduğunu savunan Remzi Çayır, ‘Temel bir ağırlığı olan insandı. Mesela 28 Şubat sürecinde tarumar olan ve kaosa sürüklenen bir Türkiye vardı. Seçimden birinci parti olarak çıkmış Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Refah Partisi’nin kabul edilmeyişi vardı. Herkes memleketin bir İran olacağı endişesini taşıyordu. Şeriatın gelmesiyle Türkiye’nin bir Cezayir olabilmesinden endişeleniliyordu. Genel Başkanımız Yazıcıoğlu bu süreçte yaptığı bir açıklamada, ’Türkiye ne Cezayir olur, ne de İran ama Suriye de olmaz’ demişti. Aslında bu sözler o süreçte bir işaret fişeğiydi. Bunun dışında PKK’nın gerçekleştirdiği Dağlıca baskınında gece saat 03.00’de devletin tüm birimleri habersizken, bu baskından haberdar olan ve dönemin Cumhurbaşkanını bilgilendiren tek kişi Muhsin Yazıcıoğlu idi. Bu da Muhsin Yazıcıoğlu’nun Türkiye’nin ender sigortalarından biri olduğunu kanıtlıyordu’ dedi.
‘Davada yargılananların yarısından fazlası FETÖ’cü’
Suikast olarak nitelediği helikopter kazasında aralarında uluslararası bir elinde olduğu yapının var olduğuna inandıklarını kaydeden Çayır, ‘Mesela benim önümüzdeki ekim ayı içerisinde kitabevlerinde raflarda olacak ‘Devletin Oğulları’ ismini taşıyan kitabımda Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili bir bölüm var. Orada da ‘siyah masalı ekip’ olarak geçiyor. ‘Bölgesizler tayfası’ olarak da geçiyor. Bunların bir kısmı yurt dışında ama Türkiye’de de ekipleri var. Ama bunlar her dönem vardı. Sadece o dönem değil. Mesela FETÖ bile bu suikastın içinde kısmen de olsa var olduğu görülüyor. Çünkü şu anda bu dava da yargılananların yarısından fazlası FETÖ’cü. Ama tabii bu durum Muhsin Yazıcıoğlu suikastını tamamen FETÖ’nün yaptığını da göstermez. Bunun bağlantıları nedir, dışarıda ve içeride ortakları nedir, bunu yargının bulması gerekiyor’ diye konuştu.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)