İÇERİK Taklitçi Türkiye! Atom bombalı deprem! İklim kontrolü ile iklim değişimi! Eugenik (Ojeni) nedir bilirmi? Bilim kılıflı cehalet! Sansür düzeni! Sonuç 1. Taklitçi Türkiye! Türkiye’nin Tanzimat Devri’nden bu yana genel..
Türkiye’nin Tanzimat Devri’nden bu yana genel bir sorunu var, Batı taklitçiliği. Önce Osmanlilar ve ardından Türkiyeliler Batı’ın teknolojik, kültürel ve idari üstünlüğüne ezilip imrenirken, taklit ederek kendi otantik yobazlarını aşmak için çabalıyorlar!
Geçen uzun zamana rağmen, taklitçilik yapan zümre ne Batı’nın seviyesine yakalamada başarılı olabildi ve nede yobazlığı aşabildi. Aksine Ortadoğu yobazlığının yanına daha vahim bir taklitçilik yobazlığı yaratdı. Bu yüzden kısır döngüde kendini kandırarak eriyip yeniliyor!
Kıyafet, sanat ve hukuk taklidi ve teknoloji alımı yapılırken kavramlar ve ideolojilerde taklit ediliyor, ama kavramların tercüme edilip anlaşılmaması ve evrimi Türkiye toplumunda bir kavram kargaşası yaratıyor. Özelliklede kendini “aydın”, “eğitimli”, “çağdaş”, “medeni” zanneden zümre ne bilimi, nede herhangi bir ideolojiyi kavrayarak benimseyebiliyor.
Batıda eğitilip öğrenmiş olduğunu zannetsede, bu ideolojileri Türkiye toplumuna uygulayamıyor, çünkü kültürel farklılık nedeniyle toplumun bunları tam kabullenmesi ve uygulaması mümkün değil. Belirli bir seviyeye varana kadar, Batı’da kavramlar ve ideolojiler evrime uğramış, güç kaybetmiş ve tarihe gömülmüş olsalarda, taklitiçi zümrenin daha eskiyi hazmedemeyip yeniyi yakalayamıyor. Aksine şaşkınlık, hedef kaybı ve yorgunlukla ortada kalmıs gibiler, ama bunun farkında varamayacak durumdalar.
Batıdan alınanlarla bir kavramsal harabe yaratırken, Müslüman devletler 13. yüzyıldaki çöküntüden bu yana bir harabe haline dönüşmüş ve her türlü sömürüye açık bulunuyor.
İdeolojik ve dini kargaşalar bir yana, en vahim durum akademik zümre, yani kendini bilimci zanneden, bilim yaptıklarını, bilimi savundkularını ve bilimsel otorite olduklarını zannedenler ve bunların önderliğini üstlenmiş olan şahıslar için geçerli. Kuşkusuz medyada ve toplumsal bilinçte en önde gelenlerden biri Celal Şengör’dür. Ben Celal Beyin doğru olabilecek yorumlarına değinmeyeceğim, sadece temel yanlışlarını açıklayarak, doğrularının sadece bu vahim yanlışları koruyup taşımaya yaradığını göstereceğim.
Celal Şengör’ün tarih ile amatörce ilgisi bir yana, asıl uzmanlık alanı olması gereken Jeoloji’de karacehalette bulundunuyor. Umarım uyanır, toplumdan af diler ve bu gaf ile hayatını noktalamaz.
Başında “bilim” olunca sorgulama yetenekleri kayboluyor maalesef. Akademisyenler böyleyse, onlara güvenen sıradan insanlar ne yapsın?
İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden bu yana önde gelen güçler olarak ABD ve Sovyetler Birliği (SB) nükleer bombaların gücünü sivil alanda kullanmak için araştırmalar yaptılar ve kendi aralarında anlaşıp uyguladılar. Bir uzlaşmaya varana kadar ABD’de 250, SB’de 160 civarında yeraltı atom bombası patlatıldı.
1964 de gayri resmi ve 1974 ve 1990 da resmi ve kanunen atom bombalarının sivil alanlarda, özellikle yeraltında patlatılması üzerine anlaşmaya varıldı. Bu çerçevede patlatılan atom bombları deney ve askeri olmadığı için kamuoyunda bildirilmiyor ve kötü etkileri ile atom bombası arasında medya, siyaset ve akademi tarafından hiçbir bağlantı kurulmuyor. Aksine, bütün bu yüzden hasar ve ölüm saçan depremler ve radyasyona rağmen, 1972 den beri başarılı bir şekilde bu uygulamadan dikkat saptırılıyor.
Zihin kör olunca, gözler görümüyor, kulak duymuyor ve kalpler hissetmiyor!
Taban bilgi edinmeye, lütfen şu tercüme ve açıklama makalelerini okuyarak başlayın.
1990 PNET anlaşmasının Türkçe çevrili tam metni:
Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Barışçıl Amaçlarla Yeraltı Nükleer Patlamalarına İlişkin Anlaşma (ve Protokolü) (PNE Antlaşması)
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/amerika-birlesik-devletleri-ile-sovyet.html
PNET kuralları nedir?
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/pnet-kurallar-nedir.html
PNET e göre atom bombaları hangi alanlarda kullanıldı ve kullanılıyor?
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/pnet-e-gore-atom-bombalar-hangi.html
Nükleer depremlerle ABD Türkiye’ye jeolojik, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik savaşla saldırıyor!
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/nukleer-depremlerle-abd-turkiyeye.html
En geç 1967 den bu yana büyük çapta gaz ve petrol üretimi için Nükleer Fracking uyugulanıyor ve buna bağlı olarak yapay depremler ve tsunamiler oluşuyor. Celal Şengör bir jeolog olarak bunu bilip açıklaması lazım, ama tamamen konudan bihaber ve bilmeden doğal deprem fayları üzerine spekülesyonla kıvırmaya çalışıyor.
ABD’de bu uygulamanın etkisiyle deprem ve radyasyonu gizlemek için ve Almanya’nın nükleer teknolojiyi tamamen bırakması kararı alındıgından dolayı 1972 den itibaren özellikle Almanya’da bir anti-atom kampanyası başlatılıyor. Fracking için nükleer ve atom yerine “konvansyonal olmayan” veya “devrimci”, “diğer method” ve benzeri terimler kullanılıyor. Bu konuda ABD ile işbirliği yapan şirketler, şahıslar ve devletler sır tutmaya zorlanıyor ve böylelikle bu bilgiler devlet sırları olarak korunuyor. ABD ve şirketleriyle bir türlü iş yapan herkes bu tarzı üstlenip ve daha birçok devletler kendiliğinden bunu benimsiyorlar, çünkü kimse toplumuna “
gaz ve petrol bulduk, ama deprem ve kanserden öleceksiniz” diyemiyor.
Celal Şengör jeologdur. Eğitimi gereği yapay ve doğal deprem arasındaki farkı bilmeli, ama bilmediği için, bütün toplumu yanıltıyor. Türkiye’de 6. Subat 2023 de deprem olan Güneydogu Anadolu Bölgesi’nde gaz & petrol çıkarmak için önce bin civarında dikey ve yatay tünel delindi ve değisik derinliklerde atom patlamalarıyla kayalar kırıldı.
Şubat 2023 Güney Doğu Anadolu depremi üzerine soru ve cevaplar: Anasayfa
https://ezberbozanmedya.com/subat-2023-guney-dogu-anadolu-depremi-uzerine-soru-ve-cevaplar-anasayfa/
Barışçıl Nükleer Patlamalar (PNE) anlaşmasını okursanız, izin verilen patlayıcı biriminin 150 KTN olduğunu kendiniz göreceksiniz. Karşılaştırma için, Hiroşima bombası 13 KTN idi.
1500 KTN’lik bir grup patlamasına, her bir patlayıcı birimin 150 KTN’yi aşmaması ve bu şekilde tanımlanabilmesi durumunda izin verilir!
Birden fazla patlamayı tek birim olarak tanımlayabilmek için, münferit patlamalar arasındaki aralık 5 saniyeden fazla olmamalıdır. Münferit patlayıcı cihazlar bir sıra halinde yerleştirilmelidir. Münferit patlama noktaları arasındaki mesafe 40 km’den fazla olmamalıdır.
İstanbul’lular ve tüm Türkiye’liler gelecek jeolojik saldırıya psikolojiyle hazırlanıyorlarki, bu teknik depremi bir doğal felaket olarak algılasın ve saldırganları suçlayamasınlar. Malesef Sayın Celal Şengör, bir jeolog olmasına rağmen ve bütün aydın be bilgin geçinen tüm zümre bunlardan bihaber. Toplumu bilgilendirmek ve devlet idaresini uyarmak onların has görevi olmalıyken sonsuz bir cehalet içindeler.
İstanbul’la gelecek sadırının idmanı önce İzmir’de, sonra daha feci Hatay ve cevresinde uygulanırken, sözömona “uzmanlar” fal gibi fay bakarak rating kazanmaya çalışıyorlar.
atom bombalaları patlatarak bu depremlere sebep oldular ve dahada olacaklar!
İzmir’de ABD, Fransız ve İngiliz şirketleri Yunanistan adalarından deniz dibinde kaya gazı üretimi için işlem yapıyorlar. Türkiye’nin güneydoğusunda ise yine ABD ve Kanada’li şirketler ön hazırlığı yaptı. Atom bombalarını ise ABD’den gelen özel bir tim yerleştirip patlattı. Bu timin azami sayısı PNET’in öngördüğü gibi 200 uzmandan ibaret. 1991 den SB ve bugün Rusya Federasyonu’nunda 200 uzmanlı özel timi var. Onlardan bir ekip ABD ekibinin yeraltı bombardimanının kurallara uygunluğunu tespit etmekle görevliydi.
Türkiye Nükleer Fracking yöntemi ile gaz ve petrol üretiminde bir nükleer devletle işbirliği yapmak zorunda. ABD ve Avrupa ve diğer ABD güdümündeki devletler Türkiye’ye nükleer teknoloji vermezler, çünkü bu sektörde askeri ve enerji önceliklerini kaybetmek istemiyorlar. Gaz ve petrol üretiminde kendi şirkelterinin Batı Dünyası’ndaki monopol pozisyonlarını korumak istiyorlar.
Bütün petrol ve gaz kaynaklarına sahip ülkeler aynı sıkıntıyı yaşıyor.
İngilizce’den: İran’ın neden atom bombalarına ihtiyacı var? Savaş ya da caydırıcılık için değil, PETROL VE GAZIN NÜKLEER FRACKING’i için!
http://geoarchitektur.blogspot.com/p/why-iran-needs-atom-bombs-not-for-war.htmlİngilizce’den: Suudi Arabistan, doğal gaz ve petrolün Nükleer Fracking’ini bağımsız işletmek için kendi nükleer endüstrisini kuruyor!
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/saudi-arabia-builds-up-its-own-nuclear.html
Türkiye açısından nükleer fracking çok önemli ve tehlikeli bir konu, ama nükleer teknolojii olmadan bağımsız gaz üretimi mümkün değil!
Nükleer fracking sade sert kayalardan gaz ve petrol üretmek için değil, savaş unsuru olarak da kullanılabilinir, yani yapay depremlerle bir devletin önemli yerleşim yerleri (İstanbul, İzmir, Izmit, Mersin, Hatay vs.) harap edilebilinir. Zarar görenler bunu hep doğal felaket olarak yorumlamakta devam ederler, şimdiki bilgizislik ortamı varolduğu sürece.
Büyük depremlerin hiçbirisi doğal değildi!İngilizce’den: Haiti’de gaz ve petrol üretimi için derin kayaların nükleer kırılmasıyla deprem oldu!
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/earthquakes-by-fracking.html
İngilizce’den: Fracking sömürgeciliği! Fracking ile vulkanizm!
http://geoarchitektur.blogspot.com/p/fracking.htmlVerdiğim bilgileri edindkten sonra lütfen bir daha Celal Şengör’ü dinleyin.
Yer Bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, 2 büyük depremin nasıl meydana geldiğini göstererek anlattı
Habertürk, Feb 6, 2023
Celal Şengör iklim kontrolünü yasallaştırmak ve uygulamak icin tezgahlanan algı operasyonunu “bilim” zannedip, bunun medyal önderliğini üstleniyor. Kendisinin iklim, enerji ve kosmoloji konularında bir sürü yanlış bilgisi var. Bunları düşünmeden, sorgulamadan sürekli tekrarlaması, Batı’dan gelen ve bilimsel kılıfta taktim edilen herşeyi “bilim” zannetmesindendir. Sadece ezberleyip kamuoyunda tekrarlıyor. Yani kendi bilimsel ve entelektüel katkısı sıfır!
Celal Şengör’ü uyarmak için bu durumunu deşifre etmekten daha mantıklı bir tavır yok, ki fikirlerini yeniden inceleyip düzeltemesine imkan sağlansın.
İklim kontrolü ile küresel su ve karbon döngüleri üzerina hakimiyet kuruluyor. Bunu belgeleyen ve açıklayan tarihi kaynaklar İngilizce olarak mevcut. Ben bunları Almanca ya çevirdim. Celal Şengör iki dilde yazıp okuyabiliyor. Türkçe makalelerimdede bu kaynaklara değiniyorum.
2013 yılında açıklanan belgelerden anahtar sayıabilinecek bir tanesi IKLIM KONTROLÜ YÖNTEMLERI ILE JEOFIZIKSEL SAVAS üzerinedir.
Bakın, bu resmi CIA adresi:
https://www.cia.gov/readingroom/docs/CIA-RDP78-03425A002100020014-2.pdf
Buda aynı belgenin tam metninin bulunduğu kendi İngilizce makalem:
CIA, 1960, Memorandum for : General Charles P. Cabell, Subject: Climate Control
http://geoarchitektur.blogspot.de/p/cia-1960-memorandum-for-general-charles.html
Ve bu aynı belgenin ve makalemin Almanca tercümesi:
1960, CIA Memorandum zur Klimakontrolle!
http://geoarchitektur.blogspot.com/p/cia-1960-memorandum-fur-general-charles.html
Neden CIA? Çünkü dış servis olarak devlet siyasetini ABD’ye bağlı olan Avrupa ve diğer devletlere ve UNO üzerinden küreselce empoze etmekle görevlidir. Bunu kavramak istiyorsanız CIA’nin yayınlanmış gizli belgelerini okumanızı tavsiye ederim. Mesela geçen senelerde tonlarca belge 50 yıllık gizlilik süresi bittiğinde açıklandı.
Bu belgeyi Türkçe’ye çevirmedim, ama herkes gerek duyduğunda kolayca online çevirtebilir. Bu esnada bazı hatalar yapılsada verdiğim bilgilerin dogruluğunu tastiklemek için yeterlidir.
1960tan beri başlayan ve 1991 küreselleşen İKLİM KONTROLÜ sebebiyle insan yapımı bir yapay İKLİM DEĞİSİMİ var. Celal Şengör bu konudanda tamamen bihaber, ama popüler bir konu olduğu için bilip bilmeden laf üretiyor ve biliyormuş gibi yaparak bilim adamı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Sera gazı ve sera etkisi diye birşey Dünya’da ve bütün Evren’de yok! Venüs’ün kütlesi Dünya’ya yakın, ama boyutu daha küçük ve Güneş’e mesafesi daha düşük olduğu için çok daha fazla enerji alıp ısınıyor. Bu yüzden Venüs’ün atmosferinin 50 kilometre yüksekliğinde Dünya’nın yerüstündeki gib 1 bar basınç var. Yani Venüs’ün Dünya gibi olabilmesi için radiusunun 50 kilometre genişlemesi gerek! Dünya’nın yeryüzünde benzeri bi basınç oluşturabilmesi için 50 kilometre büzülmesi lazım.
CO2 üzerine soru ve cevaplar! Sera etkisi everinin hiçbir yerinde, hiçbir zaman olmadı, yok ve olmayacak!
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/co2-uzerine-soru-ve-cevaplar.html
Verdiğim bilgileri sindirdikten sonra lütfen bir daha Celal Şengör’ü dinleyin.
Teke Tek Özel – Küresel Isınma ve İklim (Celal Şengör, İlber Ortaylı)
Teke Tek, Aug 4, 2021
Celal Şengör ve kuşağı Eugenik, Irkçılık, Nasyonalizm ideolojileriyle büyümüş ve bu sahte-bilimsel kurguları “bilim” diye yutmuş insanlardır. Onların kafasında Irkçılığı çıkarmak mümkün değil ve ne kadar iyi anlatmaya çalışsalarda sonunda toplumu Irkçılık ideolojisiye zehirleyenlerdir. Kafatascı, nasyonalist, ırkcı ideolojiyi taklit ederler, fakat sorulduğunda “kafatascı” olmadıklarını bildirirler. Bunun sebebi eksik ve yanlış bilgi ve kavram kargaşasıdır.
Irk öz anlamıyla biolojik bir kavram değildi, kültüreldi, ama kültürle beraber yöresel, ailesel tipleme olduğu için, kültür ile tipleme arasında bir bağlantı kuruluyordu, yani tipine bakarak hangi halktan, aşiretten, aileden geldiğini tahmin etmek gibi.
Olayın biolojiye çevrilmesi Eugenik ile Irkçılık ideolojisinin 1883 ten itibaren sahte-bilimsel bir tabana oturtulmasıyla oluştu.
Celal Şengör’de henüz bu karkaşayı kavramış değil ve Irkçılık ve Eugenik ideolojilerinen etkisinde, ama bunun bilincinde değil. Bu yüzden mRNA iğnesiyle Dr. Mengele gibi Nazilerin toplama kamplarında esirlere yaptıkları iğneli deneyler arasında bağlantı kuramıyor.
Irkçılık ideolojisine sarılanlar özellike kültürel aşağılık kompleksi yaşayan Almanlar, Türkler, Moğollar, Japonlar ve başka halklardır, yani eski tarihte hiçbir uygarlık kurmamış ve hatta uygarlıklara çok zarar vermiş olanlardır.
Son aşamada Celal Şengör saf ırkçılık belasından sıyrılmış gibi, ama tarihi ve güncel Eugenik’ten halen bihaber. Bildikleri varsada, sadece yüzeysel.
Eugenik (Eugenics) Francis Galton tarafından 1883 de ilan edilen ve önce akademisyenler arasında yayılan sahte-bilimsel bir tarikattır.Eugenik başından beri küreselci emperyalist ve ırkcı bir ideolojidir, istatistik çarpıtmasıyla yaratıldı ve bugünde daha çarpık istatistiklerle korku saçarak küresel toplumu Eugenik hedeflerine göre yönlendiriyor.
Eugenik’in temel inancı Dünya’nın azami 500 milyon insan taşıyabileceğidir ve nüfusu bu sayıya indirmek için her tür hile ve katliamın haklı olduğudur, ama doğaya zarar vermeden. Yani Eugenik’çiler fanatik doğa koruyucu ama feci insanlık düşmandırlar.
Tonlarca görüntülü ve yazılı tarihi kaynakların cogunlugu İnglizce ve Almanca’dır. “Eugenics” veya “Eugenik” terimleriyle kendiniz araştırabilirsiniz. Bu konuya giriş yapmak isterseniz lüften burada başlayın.
EUGENIK mRNA iğnesiyle kısırlaştırılıp, öldürülenlere uyarı! Çocuklarınızı koruyun!
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/eugenik-uyars.html
Covid plandemisini tarihsel deşerseniz dibinde EUGENIK (Eugenics) teşkilatını ve sahte-bilimci inancını bulacak ve bunun bir küreselci korporatist ve emperyalist darbe girişimi olduğunu göreceksiniz.
Celal Sengör gibiler mRNA iğnelerini aşı diye pazarlarlar, halbuki bunun küresel biolojik savaşın tabanı ve Eugenik olduğunu bilmezler.
Bill Gates kendi söylemiyle bir “Eugenics” (Eugenik) mürididir.
En geç 1965 ten beri sistemli olarak zayıf zihinli ve itaatkâr şahıslar seçilip “bilimsel konsensüs” manasıyla yalanlarla doldurulup, akademik ünvan ve parayla yükseltilerek, sahte bilimsel bir akademik baskı kuruldu. Mesela Celal Şengör bunun bir örneğidir.
Bu sahtebilimsel saptırmanın anahtar belgesi burada:
İngilizce’den: Jeomühendislik Dolandırıcılığı, 1965’te Jeofizik Harbi’ni “Çevrenin Korunmasına” çevirerek nasıl başladı! LBJ, JFK!
“Çevremizin Kalitesini Geri Kazandırıyoruz!“
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/how-geoengineering-scam-began.html
Genelde popüler-bilimsel zannedilen yayınlar sahte-bilimseldir. Bütün büyük sahtekarlıklar bilimsel kılıfta yazılıp, “ciddi” sayılan “bilimsel kılıflı” medyada ve “bilimsel ünvan” taşıyan cahiller tarafından yayınlanıyorlar. Bu kılıflandırma güçlü bir şekilde 2. dünya savaşından sonra oturtuldu ve arkasında ABD ve dış gizli servisi olan CIA var. Bunun için “consensual science” diye bir bilime ters terim uydurdular. Türkçe’ye “bilimesel konsensüs” diye çevrildi.
Mesela “iklim değişimi” üzerine anlatılanlar neden bilimseldir? Bunun üzerine sözümona bilimcilerin 97% sinin kararıyla bir sözümona bilimsel konsensüs algısı yaratıldığı için! Halbuki hiçbir “konsensüs” bilimsel olamaz ve herhangi bilimsel ünvanlı cahiller bir oylamayla 97% lik çoğunlukla böyle bir beyanda bulunamazlar ve bulunmadılar.
Bilim adamı kime denir? Akademik bir eğitim gören, akademik formatda yazı yazan ve akademik bir ünvan taşıyandır. Bu onun sahiden söylediğini bildiğini, yani özünde bilim adamı olduğunu kanıtlamaz.
Akademik zümre bir nevi dini bir ruhban takımı gibi bir tavır ve teşkilat halinde ve sorgulanamıyor.
İnanmak istiyorsanız inanın, ama bilinki bu bir nevi dini bir inançtır, Bu Sizin bilgi sahibi olmadığınızı, Celal Şengörü’de bir dini papaz olarak kabullendiğinizi ve sahte-bilimsel bir sahtekarlığa kurban olduğunuzu gösterir.
Bilim inançla, güvenle, hürmetle, ünvanla olmaz. Bilim sadece bilgi ve delil üzerine kurulur! Bunun dışına çıkan hiçkimse bilimci değildir.
Şengör’ün en büyük günahı, farkında olamadan, sahte bir bilimci olması. Ama Türkiye onun seviyesinde ve ondan daha düşük bilimcilerle dolu. Üniversiteler akademik cahil üretiyor. Cahil oldukları için ilk Biontec mRNA iğnesine koşanlarda onlar ve imha edilecekler.
Tabi başka “bilim adamı” geçinen entel magandaların yanında çok iyi bir performansı var. Onun kötü bilim adamı olması batıdan gelen bütün yalan yanlışları sorgulayamaz olmasındandır. Tabi bunun diğer “bilim adamları”da yapmıyor, ama keşke en azından bir Celal Şengör bu çerçevenin dışına çıkabilseydi, çünkü çok medyal, dinlenmek isteyen ve dinlenen bir insan, bütün hatalarına rağmen.
Mesela bilip bilmeden iklim kontrolü için sürekli propaganda yapıyor. Görev ve para aldıgı için değil, gerçeği bilmedigi için. Aynı şekilde jeoloji ve element fizigi konusundada bilgisi yetersiz, ama ana akıma uyumlu.
Yani ne Celal Şengör, nede başka bir akademisyen cidden bilimci değil, sürü koyunları gibi davranıyorlar. Çoban nereye isterse oraya koşuyorlar.
Celal Şengör o kadar bilimden uzakki, bilmesi gerekeni bilmedigini bile bilmiyor! Bu akademik körlüktür!
Benim yazdıklarım, özellikle benim blog sayfalarımın internet adresleri Facebook, Twitter ve başka platformlarda ağır bir şekilde sansürleniyor. Yani yayınlansada başkalarının görmesi engelleniyor. Yayınlayan arkadaşlar uyarılıyor.
Türkiye zaten tam bir gölge sansür altında ve insanlar iç siyasetten çok rahatsız oldukları için kötülüğü dışardan, hele Avrupa ve ABD’den beklemiyorlar.
Türkiye’de bir sürü sözümona yayıncıya, gazeteciye ve bilimciye erişmeye ve konuya eğilmeleri için bilgi vermeye calıştım. Temel sorun okumuş kesimin eğitim seviyesinin çok düşük olması. Bu jeoloji, fizik ve bioloji profesörleri içinde geçerli. Bazıilarıyla görüşme imkanım oldu, ama onlarda iş olmayınca gazetecilerden birşey beklemek beyhude. Tersine hepsi emperyalist propagandaya “bilim” diye inanıp beleşe tekrarlıyorlar.
Küresel polis olabilmek için küresel bir güç yöntemi gerek. İklim kontrolü ile Jeofiziksel Savaş atom bombalarıyla yapılabilinecek savaştan çok daha kapsamlı ve etkili ve hemde saldırılan bunu “doğal” veya kendi suçu (sera etkisi) olarak algıladığı için savunmasız kalıyor.
Bu genel olarak bütün toplumlar için geçerli, ama Türkiye’dede akademik, siyasi ve medya zümresi tamamen diplamalı karacahillerin elinde. Yapay iklim, yapay deprem, yapay gıda, iğnelerle tolumsal imha, Genderizm ile sosyolojik imhaya karşı direneceklerine, önayak oluyorlar.
Ne kadar dindar veya dinsiz görünselerde, bütün insanların aslından inandığı tek bir inanç var, oda “bilime inanmak”, yani bilgi sahibi olmadan, “bilim” diye pazarlanan herşeye kayıtsız şartsız ve direnişsiz inanmaktır. Bu sahte bilime en çok kapılanlar akademisyenleridir.
Bilime inandıkları, cahil ve korkak oldukları için akademisyenler, papazlar ve mollarlar maske takıyor!
CO2 ile sera gazı etkisini bilimsel zannederler, ama CO2 nin atmosferdeki miktarını ve fiziksel etkisinden bihaberdirler.
Celal Şengör “İQ” lafını cok sık kullanırken kendisinin süper zeki olduğuna inanılması algısını yaratmaya çalışan, ne bilmediğini bile bilmeyen, ama feci zararlı bir zavallıdır.
Celal Şengör tam bir süper entel maganda, bilgeliğin yüz karası ve Türkiye’nin baş belasıdır! Ne kadar bilincsizce düşmana hizmet ettiğini plandemi ve deprem esnasında ortaya serdi. Düşman topluölümcül biolojik, psikolojik, sosysolojik ve jeofiziksel yöntemlerle saldırıken, o bunları ya doğal diye, yada düşmanın empoze ettiği yalanlarla pazarladı. Tabi bu pazarlamada önayak olan her zamanki gibi Fatih Altaylı’ydı. İkiside bütün yobazlardan, bölücülerden ve sapıklardan daha tehlikeli, çünkü büyük bir özgüvenle ve beyinlerine işlenmiş ters algıyla çok yanlış sahte-bilimsel bir güven algısı yaratıp bütün toplumu küreselci Eugenik canilerine kurbanlık ediyorlar.
Soru ve cevaplar: iklim kontrolü ile iklim değişimi ve su savaşları, fracking depremleri, EUGENIK vs.
https://geoarchitektur.blogspot.com/p/soru-ve-cevaplar-iklim-kontrolu-ile.html
Türkiye’de ciddi anlamda ne bilim, ne gazetecilik ve nede siyaset var. Toplum ruhi bir komaya girmiş durumda. Şengör gibi dandik bilimciler ve Altaylı gibi dandik gazeteciler meydanlara hakim. Türkiye gibi küresel çapta bütün toplumlar bir psikolojik ve sosyolojik ve algısal saldırının etkisi altında. Bunu aşmak için bütün ezberleri bozmak zorundayız!
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)