ECZANELERDE NELER OLUYOR?!!!

Eczacı Zekeriya Güngörmüş ANLATIYOR…

11 yıldır üniversitede öğretilmeyen nice şeyler öğrendim eczanemde… O zamanlar tabi daha lyricalar, neurontinler çok popüler değil… İlk yıllarımda aferin çılgınlığı vardı… Adam günde 2-3 kutu içiyor bunu…Leblebi gibi aferin atıyor.. Kafa yaptığını bulmuşlar… Aynı kişiler bir gün gelip aldılar, iki gün gelip aldılar; artık işin rengi belli olmaya başladı… Yanımda çalışan çocuklara tembihlemeye başladım…üçüncü günden sonra “elimizde kalmadı” diyerek sadece reçetelere vermeye başladık..

Katarin fort sadece ismi bilindik bir grip ilacı değilmiş mesela…. Aferin bulamayan katarin fort sormaya başladı…Bir sattık iki sattık artık üçüncü kişiden sonra onları da banko altına almaya başladık…

Sonra efsane gelmeye başladı; ben sana ticari olarak rivotril diyeyim, ama sen ROJ anla… Acayip ya… Neresinden tutsan elinde kalıyor.. Kullanıcısını mı ararsın satıcısını mı ararsın… Müthiş sektör… Sistemin açıklarından faydalanmayı öğrendiler, kendileri üzerinden değil üçüncü kişiler üzerinden reçeteler gelmeye başladı.. ,ilacın kerameti 13 lira, adam eczane kapısından çıkar çıkmaz tanesi 50den okutuyor… “Depodan bulamıyoruz, stoklarından yokmuş” demeye başladık…

Bunları başka yerlerden tedarik edenler, bir süre sonra visine damla için gelmeye başladı… Nasıl masumlar, nasıl melekler… Meğerse o melekler visineleri gözlerindeki kanlar gitsin; evde, dışarıda kafayı bulmuş halleri belli olmasın diye aldılar…

Hep o paragöz dediğiniz eczacılar var ya; bu ilaçları daha çok satıp para kazanabilirdik arkadaşım… Ama vermedik.. “Çünkü bana dokunmayan yılan bin yaşasından” öte ses çıkardık… Çünkü yılan ilk bizi sokacaktı; farkettik…

Bak artık kontrole tabi, reçetesiz satılamıyor… (visine hariç)

Ama piyasaya önce neurontinler sonra lyricalar dadandı…

Cayır cayır firmalar bu ilaçların üzerine düştü… endikasyonu olan hastada tamam ama, ilaç artık yeni efsane oldu..Bu ilaçların kötüye kullanılcağını, bağımlıların olduğunu çok bağırdık ama belki de sesimiz duyulmadı. Haliyle bizim her hafta yaşadığımız gibi, fiyatları düşürüldü, cücük gibi fiyatıyla kolay ulaşılabilen, ucuz yeni uyuşturucularımız oldu… Buradan sonra birkaç küfürüm olacak kusura kalmayın; çakallar sistemin açığını buldular ve çeşitli şekillerde, doktorların kaşe bilgilerini çalarak dahi reçeteler yaptılar…Önce gündüzleri geldiler, telefon ederek elinizde varsa gelip alacağız dediler..

Vermemeye başladık, başladık çünkü bunu da anladık…Bu yılan daha büyüktü…

Gündüzleri götleri eczaneye gelmeye yemeyen bağımlılar; gece nöbetlerinde geç saatlerde dadandı eczanelere, acildeki doktorlara… Darp ettiler, saldırdılar, çöktüler… Sonra sesimiz daha gür çıkınca yeşil reçeteye tabi olundu…

O senin çok paragöz eczacılar dediklerin sayesinde oldu bu işler sayın arkadaşım…Ben o lyrica 300 leri 5er kutu 5er kutu parasıyla satardım; kendi gözlerimle gördüğüm bir sürü reçetesi vardı bunların; bu kadar bitirilen bir meslek içinde belki çaresizlikten bile bunu yapardım, ama yapmadık…. Çünkü yılan mutlaka bir gün yılanlığını gösterecekti…

Bu yeşil reçete bir miktar kurtuluş olur dedik, ama olmadığını dün anladık… Bir doktorun boğazını kesmeye kadar gitti iş…

Yani işte doktorlar yazmasın diyebilirsin, bana da satma diyebilirsin… dışarıdan demesi kolay…İşte bir küfür daha geliyor; götün yiyiyorsa sen yazma, götün yiyiyorsa sen satma…. Bu adamlar elde jiletle hastane hastane, geceleri eczane eczane geziyorlar… Sen yolda tipini görünce karşı kaldırıma ceylan gibi sekerek kaçtığın o hayvanlarla; yüz yüze çalışıyoruz biz ve doktorlar….Orada da bu rahatlıkla yazma ya da satma diyebildiğin gün tekrar görüşelim…Hepimizin çoluğu çocuğu ailesi var….

Doktor arkadaşımıza büyük geçmiş olsun… Umarım yetkililer daha başka olaylar cereyan etmeden bu işe kesin bir çözüm getirirler… Çünkü o yılan muhakak bir gün seni de sokmaya gelecek…

Eczacı Zekeriye Güngörmüş